“20 yıl oldu, senin gibisi gelmedi”

Denizli Valiliği sırasında Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu’yla yakın çalışan Gazeteci Ayhan Aykanat, “Saygı ve Özlemle Akademik Bir Bakışla Vali Recep Yazıcıoğlu” başlıklı makalesinde Yazıcıoğlu’yla yaşadıklarını anlattı.


ÖLÜMÜNDE BİLE DERS VERDİ

Gazeteci Yazar Ayhan Aykanat’ın makalesinin bir bölümü şöyle:

Her ölüm için erkendi denilebilir ama Yazıcıoğlu’nun ölümü gerçek anlamda çok erkendi. Günün bir bölümünde pırıl pırıl açık olan hava birden griye döndü, toz fırtınası başladı. Bir iş içinde birlikte dışarda olduğum gazeteci büyüğümüz rahmetli İsmail Hakkı Ekmekçioğlu’nun (Namı diğer Kolombo) telefonu çaldı. Telaşla bana dönüp Vali Bey kaza yapmış ağır yaralı olduğu söyleniyor dedi. Tarihler 2 Eylül 2003’ü gösteriyordu. Şaka gibiydi. O ruh halini bize nasıl yerleştirmişti bilmiyorum ama “yok ya olmaz öyle bir şey” sözleri döküldü dudaklarımdan. Yazıcıoğlu’nun hastaneden gelen her haberini de hep aynı şekilde sorguladık. Tamam, yoğun bakımda ama iyileşir, sanki ona bir şey olmazdı.

Tarihler 8 Eylül 2003’ü gösterdiğinde ise kabullenmediğimiz haber Denizli’ye ulaştı. Cenazeyi Denizli Çardak Havaalanına getiren uçak 100 metre ilerimizde durdu. Piste girişi engelleyen demir parmaklıklı kapının ötesine geçemiyorduk ama Belediye Başkanı ve diğer yetkililer eşleri ile uçağın yanında görüş alanımızdaydı. Uçağın arka kapağı açıldı, Türk Bayrağına sarılı tabutun inişi sırasında bir ağıt sesi yükseldi. Bu sesle birlikte ulusal gazetelerden birisinin temsilci olan bir gazeteci “olay orda biz niye burada duruyoruz” gibi abuk sabuk bir cümle kurdu. İç tarafa geçişi engellemek için orada bulunan bir komutan biraz sertçe tarihi bir uyarıda bulundu. “İnsanların acılarına saygı gösterin, önce insanlık” Çok tartışılır ya “önce gazeteciyim mi önce insanım mı”

Çardak Havaalanında alınan Bayrağa sarılı tabut cenaze aracıyla Denizli Valiliği bahçesine getirilirken, cenaze aracının hemen önünde üstü açık kamyonette bulunan gazeteciler Çardak Deniz arasındaki 58 km’lik yol boyunca vatandaşların dualarına ve gözyaşlarına tanık oldu. Şehir içinde de aynı manzara hâkimdi. Üstelik bu görüntü için herhangi bir organizasyon ve özel bir duyuru da yapılmamıştı. Geçilen caddelerde yol boyunca insanların dizilişi adeta özel bir tören havası yansıtıyordu. Ve artık gazeteciler de ağlıyordu. Valilik Bahçesine Yazıcoğlu’nu taşıyan tabut geldiğinde ortam daha sakindi. Bahçede konumlandırılan masaya tabut konulduğunda bir anda ortam kalabalıklaştı. Caddelerde tören dizilişinde bulunan insanlar akın akın gelerek Valilik bahçesi dışına taştı. O noktadan sonra kalabalığın ucu nereye ulaştı bunu görme imkânımız olmadı, yerimizden kımıldayamaz haldeydik.

Denizli Valiliği’ndeki törenin ardında Söke’ye hareket eden cenaze aracı, şehirden kalabalık nedeniyle çıkmakta çok zorlandı. Yol boyunca geçilen her yerleşim merkezlerinin caddelerinde sağlı sollu toplanan kalabalıklardan dua almak başka birisine nasip olmamıştır.

GÖREV YAPTIĞI HER ŞEHİRDE DELİSİ VARDI

Söke’de camide toplanan kalabalık arasında “Baba, Baba” diyerek ağlayan orta yaşlı, halinden hareketlerinden meczup olarak tanımlanabilecek birisi dikkatimi çekti. Ölümünden 19 yıl önce göreve başladığı Tokat’ta tanıdığı, hamama bile götürecek kadar yakından ilgilendiği, Tokat görevi sonrasında da ilgilenmeye devam ettiği, halkın deli olarak adlandırdığı birisi olduğunu öğrendim. Tokat’ın delisi bile Söke’ye kadar gelip arkasından “Baba” diyerek ağlıyorsa, Yazıcıoğlu bildiğimizin ötesinde çok özel bir adamdı. Sonradan öğreniyoruz ki “Görev yaptığı her şehirde bir delisi vardı”

2 Eylül 2003 yılında geçirdiği trafik kazası sonucu 8 Eylül 2003 tarihinde aramızdan ayrılan 10 Eylül’de ebedi istirahatgahına defnedilen Efsane Vali Recep Yazıcıoğlu’nu saygıyla anıyorum.”

----------

Makalenin tamamı: https://www.academia.edu/106360953/EFSANE_VAL%C4%B0_RECEP_YAZICIO%C4%9ELU