Emekli Vali Orhan Öztürk'ten düşündürücü bir yazı;

Emekli Vali Orhan Öztürk'ten düşündürücü bir yazı

Emekli Vali Orhan Öztürk, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Ferdi Tayfur'un ardından önemli bir yazı kaleme aldı. "Bu kadar güçlü sesler artık yetişmiyor günümüzde… Eskilerle daha bir müddet idare edeceğiz" diyen Öztürk'ün işte o düşündürücü yazısı......

Arabesk yanlış bir tabirdir dedi Orhan Gencebay.  Yani galat-ı meşhur.

Lahmacun ve hamburger savaşında aynı saftaydı. bu ikisi. 

Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses , Hakkı Bulut, Emrah ve daha pek çokları ile….

Bu toplumun duygu, düşünce ve gönlüne dokunan sesler, sözler Ankara’nın doğusundan daha çok çıkıyor ne hikmetse… 

Güneyi, kuzeyi fark etmez. 

Trabzon’dan Adana, Konya’ya hat çizin; buraların gerisi daha verimli, bereketli, mümbit sanki. 

Doğal kaynaklar açısından da öyle değil mi?

Yarın İbrahim Tatlıses, Emrah, Orhan Gencebay vefat ettiğinde de yapacağımız değerlendirmeleri peşinen yazalım. 

Çünkü üç aşağı beş yukarı aynı minvalde olacak:

Köyünden kopan, koparılanların şehirlerdeki ortada kalmışlığı, yalnızlığı, sahipsizliği, tiryakisi olduğu acılar müzikte böyle karşılık buldu.

Üstelik bu insanlar zaten ezilen, yoksul ve yoksun olduğu gibi yok sayılan, aşağılanan kesimlerdir. 

Aslında Sur içinden sonra her yer Küçükçekmece’de dahil Hakkari’ye kadar zaten taşraydı ve taşra biraz abartırsak adeta taş çağındaydı.

Gidilmez, görülmez, edebiyatı yapılır.

Anadolu belgeselleri, fuarlarıyla vs… ben de varım demeye çalıştı hep. 

İdareciler belediyeciler memleketlerini, insanını tanıtmaya çalıştı. 

Varız buradayız demeye çalıştılar.

Kırsal kesim bunun yanında devletluların, kibirli bürokrat ve siyasetçilerin itilmiş kakılmışlığını iliklerine kadar yaşamıştır. 

O kadar uzun süre yaşamıştır ki bunu kabullenmiş, içselleştirmişler. 

Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Hakkı Bulut vs… ile bunu kabullenmiş ama Ahmet Kaya, Edip Akbayram’ la vs… isyanını dillendirmiştir.

Eşkiyalar dahil pek çok kişinin kahramanlaştırılması boşuna değildir.

Bu kadar güçlü sesler artık yetişmiyor günümüzde… 

Eskilerle daha bir müddet idare edeceğiz.

Ferdi Tayfur'un vefatıyla ilgili esas sorunsal böylelerinin yerini dolduracak yenilerin artık yetişmemesidir.

Barış Manço ile ilgili yazdığım yazıda bunu dillendirmekte beraber vefatıyla milletin her kesimin sevdiği, üzüldüğü, ağladığı bu insanların bu teveccühe nasıl mazhar olduklarını da kendime sormuştum.

Bu soruya halen cevap bulamadım. 

Bu toplumu peşinden sürükleyebilen, her kesimce sevilen, vefatıyla arkasından ağlanan insanların sırrı neydi?

Medya desteği, para, makam, kişisel yetenek vs… açıklamaya yetmez.

Sosyologlarımız bu konularda bizi fazla aydınlatamadılar.  

Bunu yapabileceklerin çoğunu da ya sürdük ya da dama attık, gelenek oluşmadı.

Yabancılar bizi bizden daha iyi anladılar ve anlattılar. 

Çünkü biz hem duygusalız hem de ideolojik körlüklerden kendimizi kurtaramıyoruz.

Nev-i şahsına münhasırlık giderek azalıyor. 

Düşünen toplum olmaktan da keza…

Halkın seviyesinde anlatabilecekler de akademik titrleri  olmadığı için itibarsız kaldılar.

Ortalık her alanda olduğu gibi üstüne vazife olanların yetersizliğinden dolayı üstüne vazife olmayanların eline, diline kaldı.

Ülkemizin endemik insan zenginliğinin göstergelerinden birisi daha gitti. 

Ülkemizin endemik insan zenginliğini yok eden bir iklimi, bürokrasisi, zihniyeti  teknolojiyi de yanına aldı.

Külli icadun muzır diye söylenen söz çok tenkit edildi ama doğruymuş. 

Her ne kadar hayatımızı kolaylaştırmış ve rahatlatmış gibi olsa da…

Yemeklerimiz, eğlencelerimiz, kıyafetlerimiz, düşüncelerimiz, evlerimiz gibi müziğimiz de tek tipleşti.

Sıradan, basit, köpük gibi kısa ömürlü hale geldi. 

Okuma yazma bilmeyenlerin ciltler dolusu hakikatleri basitçe be arifane tarzda  ifade eden sözleri, sesleri, türküleri artık daha az duyacağımız zamanlardayız.

Bu arada şehirde beğenmediğimiz gecekondularda köylü hayatı yaşarken şimdi köyde şehir hayatı fantezisine kapıldık.

Ferdi Tayfur’un hadi gel köyümüze geri dönelim türküsünü artık hepimiz söyleyeceğiz gibi.

İki deprem, üç salgına bakar sonunda…

Gerçi dönecek köy kaldı mı bilmem çünkü köylülük bir hayat tarzı, çoğumuzun buna tahammülü yok.

Eskiden şöyleydik güzellemeleri , nostaljisini yaşarken gel o günlere geri gidelim desek kaçımız gelir. 

Çünkü eskiden fakirliğin, yokluğun, zorlu hayatın çok çilesi çekildi. 

Zengin, ağa dediklerimiz de fakirden pek farklı bir hayatı yaşayamazdı.

İnşaat rantı bizi biz olmaktan biraz çıkardı, farklılaştırdı gibi…

Şimdi en fakirimiz bile eskinin en zengininin kullandığı konfor ve refahın 3-5 mislini kullanıyoruz. 

Eskiler geriye, yeniler çevreye bakıyor.

Fark; ihtiyaçlar çoğaldı,  gelir; köpürtülen,  gereksiz, yersiz, etraf ne der tarzındaki ihtiyaçlara yetmiyor. 

Gösteriş merakımız zaten cabası… 

Milyonluk saat takmak ne demektir bu ülkede…

Kanaat ve şükür zaten toza toprağa karıştı.

Mutluluk ve zevk aynı şeyler değil. Servet ve zenginliğin aynı şey olmadığı gibi.

Ferdi Tayfur'dan sonraki her ünlü, değerli veya önemli insanımızın vefat haberinden sonra bu minvaldeki yazıları okuyacağız. 

Özellikle Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses…

Edip Akbayram, Sezen Aksu bu kategorinin biraz ötesinde gibi görünüyor.

Alimin ölümü alemin ölümüzün,  sözünün derinliğini anlayamadık.

Sanatçının ölümü de bence vicdanın susmasıdır.

Ferdi Tayfur'un haram ve namus konusunda hassasiyeti olduğunu yakından tanıyanlardan dinlediğimi de not edeyim bu arada….

Kalanlara, yaşayanlara hayırlı uzun ömürler dilerim.

Kaynak:

Etiketler :
, ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum