ÖMRÜNE BEREKET NE GÜZEL BİR TEMENNİ
...
Hayat, değerlendirmemiz gereken en büyük nimet olarak önümüzde duruyor.
Fakat bizler hep bir sonraki fırsatları düşünüyoruz.
Hayat,
değerlendirmemiz gereken en büyük nimet olarak duruyor önümüzde. İçinde
güzelliklerin, acıların, tecrübelerin, emeklerin, gözyaşlarının, kahkahaların,
beklentilerin ve nice umutların bulunduğu, sonu ölümle biten ağzı bağlı bir
bohça hayat. Bu dünyaya gelen her yeni insan için bu bohça açılıyor, ömrünü
tamamlayan için ise kapatılıyor.
Hep
bir sonraki fırsatları düşünüyoruz. Bugün bitti, sonraki gün için bir şeyler
yapmalıyım, çalışmalıyım, çok kazanmalıyım, geleceğimi güvence altına almalıyım
diyoruz. Güzel hedefler elbette.
Ömür,
bize verilmiş olan çok kıymetli bir sermaye demek ki. Bu sermaye ile
çeviriyoruz işlerimizi çünkü. Tıpkı bir tacir gibi. Eğer düzgün
değerlendirebilir, yatırımlarımızı ehil insanlara danışarak yaparsak çok
kazanacağız.
Sermayeyi
çarçur edip, sonucu kazanç olmayan şeylere harcadığımızda ise iflas edeceğiz.
Başarılı
olmanın en büyük adımı bir sermaye biriktirebilmektir öyle değil mi? Ya
çalışıp, yıllarınızı vererek küçük büyük bir sermaye yaparsınız veya varsa,
atadan dededen kalan mirası değerlendirirsiniz. Sonuçta size tahsis edilmiş ve
daha iyisini yapmanız için var olmuş bir fırsatın adıdır sermaye.
Buraya
kadar dünya sermayesi idi. Önemli elbette ama bitiyor. Onu çoğalttıkça,
ömürden de biz eksiliyoruz. Ve bir gün hepsini, ama hepsini bırakıp, yapayalnız
gidiyoruz bu dünyadan.
‘’
Ömür sermayesi ‘’ derdi büyüklerimiz. Geçip gittikçe günler hep bu sözü
hatırlarım. Ömür sermayemizden eksilen her yeni gün, tıpkı sonbahar yaprakları
gibi, sonraki baharların müjdecisi olsun istiyoruz hep.
Müthiş
bir söz bu. Tarifini nasıl yapalım desek, sayfalar dolusu yazı yazarız.
Birine
içimden güzel bir dua etmek gelince ‘’ ömrüne bereket ‘’ derim. Ne güzel ne
yürek bir temennidir bu.
Bir
bebek düşünün. Dünyaya gelir gelmez, peşin olarak kendisine verilen bir sermaye
var. Ömür sermayesi. Uzun veya kısa, ama koca bir hayat. Bu sermayeyi kazanmak
için çalışmasına yorulmasına gerek kalmıyor. Kendisine ücretsiz olarak
veriliyor.
Örneğin,
90 yaşında birinin son yolculuğunu hayal edin. Musalla taşında, adeta bir hayat
dersi gibi sessizce yatıyor.
Dünyaya
gelir gelmez, kendisine verilen peşin net 90 sene sermayesi vardı. Her gün, her
dakika bu sermayeden harcadı. Bazen güldü, bazen ağladı, iyi günleri kötü
günleri oldu. Ama hep bu sermayeden gitti yıllar. Mevla’dan başkası ona
karşılıksız bir şey vermedi.
Çocuk
oldu, büyüdü, evlendi, baba oldu, dede oldu, işçi oldu, patron oldu. Yatırımlar
yaptı. Bankada para biriktirdi. Ev araba aldı. Geride kalanlara miras bıraktı.
Ve gün
geldi, kendisine verilen sermayenin son kuruşunu da harcayınca süre doldu.
Şimdi
yaptığı yatırımların, 90 yıllık bir ömrün geribildirimlerini alacağı,
hesapların görüleceği, sermayenin gerçek sahibi Mevla’nın huzuruna çıkmak için
musalla taşında bekliyor.
Bir
defa daha yazacağım, hatta bin defa: Ömrü sermayesi tükeniyor her gün.
Bize
birisi 10 bin lira borç sermaye verse, her gün ensemizde boza pişirir, o parayı
nereye harcadığımızı takip eder, denetler hesabını sorar değil mi? Ne demişler,
borç alan emir alır.
Madem
durum böyledir, bedenimizi, sağlığımızı, gözümüzü, kulağımızı, aklımızı ve
fikrimizi veren, üstüne de bir koca ömür sermayesi koyan yüce yaratıcının
bizden beklentisini bilmemiz gerekmez mi?
Toplam kalitesi yüksek bir İNSAN olmak. İnancımızın bizi taşımayı hedeflediği önemli bir
aşama.
İyi,
güzel, güvenilir ve dürüst biri olmakla başlayalım. Yaşı yok bunun. Hemen
şimdi. Çünkü sermaye azalıyor her gün. Sonrasında nazik, başkalarına kötülüğü
dokunmayan, konuştuğunda dinlenebilen, dolu bir insan olarak bilinelim.
Çarçur
edip, iflas etmiş tacir gibi gitmeyelim bu dünyadan.
Son
olarak başka ne yapalım diye soranlara cevabım: Akledelim, fikredelim,
şükredelim.
Ömrünüz
bereketli olsun.
Sağlık
ve afiyet diliyorum.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.